8 Nisan 2009 Çarşamba

İstanbul Çocukları 1. Bölüm Fragmanı

Galatasaray Fenerbahçe Maçının Hakemi Kim

Turkcell Süper Lig’de Galatasaray ile Fenerbahçe arasında 12 Nisan Pazar günü yapılacak derbi maçı hakem Fırat Aydınus yönetecek.

Futbol Federasyonu Merkez Hakem Kurulu’ndan yapılan açıklamaya göre, derbide Fırat Aydınus’un yardımcılıklarını Bahattin Duran ile Tarık Ongun yapacak. Dev maçın 4. hakemi ise Abdullah Yılmaz.

Ali Sami Yen Stadı’ndaki karşılaşma saat 19.00′da başlayacak.

Avrupa Yakası 182. Bölüm Tamamını İzle İndir









Kaptan Yilmaz - Faroz Kolbastisi Görüntüleri

Hayat & Kangal - Harte Liebe

Ozan feat Filiz - Bir Sans Daha

Ozan - Canima Yetti Klibini İzle

Harun Ucar feat Erhan Cakmak - Seninle Sensiz

Hande Yener - Hayrola 2009

Hande Yener Ok Yay 2009

Hande Yener Teoman - Arsız

Hande Yener - Senden Uzakta 2009

Hande Yener - Narsist 2009

Hande Yener Ali Seval - Ne Rüyası

Hande Yener - Siz 2009

Hande Yener - Sarhoş Dünya

Hande Yener - En Uzun Gece

Cenk Yüksel - Aşk Façası

Cenk Yüksel - Asma Bu Kadar

Cenk Yüksel - Zamansız Zamanlar

Cenk Yüksel - Vura Vura

Cenk Yüksel - Öğrendim

Cenk Yüksel - Yalan Dünya

Cenk Yüksel - Zor Bana video klip

Cenk Yüksel - Sen Yoksan video klip

Cenk Yüksel - Sev Gönlünce video klip

Cenk Yüksel - Julia video klip

Lodos İnsanı Neden Hasta Eder

İki tur ruzgar cok iyi bilinir. Lodos ve Poyraz. Poyraz, kuzeyden eser soguk getirir. Lodos ise guneyden eser, sıcak ve bašgrısı getirir.
Aslında estikleri yonlere gore adlandırılan sekiz ana ruzgar vardır. Kuzeyden = Yıldız, kuzeydogudan = Poyraz, dogudan = Gundogusu, guneydogudan = Kesisleme, guneyden = Kıble, guneybatıdan = Lodos, batıdan = Gunbatısı ve kuzeybatıdan = Karayel.
Yani Lodos guneyden degil, guneybatıdan eser. İmbat, meltem gibi genellikle denizden karaya esen yerel ruzgarlar ise , yoreye gore ozel adlar alırlar.
Belirli havalarla insanın ruhsal durumu ve anti- sosyal davranısları arasında iliski vardır. Genel olarak ilkbaharla beraber ve yaza dogru sucların arttıgı gorulmektedir. Aslında havalar ısındıkca insanlar cevreleri ile daha ilgisiz ve enerjisiz olurlar ancak, tarihte savaslar , ihtilaller ve halk ayaklanmalarının cogu yılın bu bolumunde olmustur.
Ruzgarlar da iklim ve insan davranısını etkileyici faktorlerden biridir. Ruzgar uzerinden gectigi bolgelerin iklimini de tasır. Bu iklimlerin ruzgarın estigi bolgedeki iklime gore farkı, ruzgarın insan uzerindeki etkisini belirler.
Ornegin kutup bolgeleri ve civarlarında iklimler cok az farklı oldugu icin ruzgar onemli bir rol oynamaz. Yurdumuz ve benzeri bolgelerde belirli yonden esen ruzgarlar cogu kez olagan iklimi, sıcaklık , nem ve basınc yapılarını aniden degistirdikleri icin az cok insan hayatını etkiler.
Genellikle nemini bırakmıs olan kuru guney ruzgarları, ozellikle gunesli havalarda iyice kızısır ve elektriklenir. İste Lodos adı verilen bu kaprisli guney ruzgarları, insanlarda ruhsal sıkıntı yaratır. BaŠdonmesine, gece uykusuzluklarına da yol acar. Lodoslu gunlerde, trafik kazalarının, kalp krizlerinin, astım nobetlerinin, erken dogumların ve hatta intiharların sayılarının arttıgı gozlemlenmistir.
Halk arasında genellikle yagmur getirdigi icin, Lodosun gozu yağıdır diye bir deyim vardır. İnsanların cogu bir barometre gibi havaya ve yagmur oncesine duyarlıdırlar. Havanın donmesinden cok az once, gerginlik, ruhsal cokuntu ve sıkıntı belirtileri gosterirler.
Lodos un insanlar uzerinde yarattıgı etkilerin sebepleri ve Lodos rahatsızlıklarına ne gibi onlemler alınabilecegi konusunda calısmalar devam etmektedir. İsin ilginc yanlarından biri de,Lodos etkisi altında bulunan bir bolgeye yerlestirilenlerin ancak bir kac yıl sonra , ruzgarın etkisinden rahatsız olmaya baslamalarıdır.

Çinliler Neden Çubukla Yemek Yer

Aslında nedeni tam bilinmiyor. Bir görüşe göre, vakti zamanında Çin imparatorlarından biri halkın ayaklanmasından korktuğundan, eritilip silah olarak tekrar kullanılabilecek metal olan her şeyin toplanmasını emretmiş. Ellerindeki bıçak, kaşık ve benzeri şeyleri vermek zorunda kalan Çinliler ne yapsınlar, çaresiz bambu kamışlarından yapılmış ince çubuklarla yemek yemeye alışmışlar. Akla daha yatkın gelen diğer bir görüşe göre ise çubukla yemek adeti Çinlilerin yiyeceklerini küçük parçalara bölüp yeme alışkanlıklarından ve buna bağlı olarak zaman içinde çok önemli bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor.
Yemek çubukları milattan bir yüzyıl önce doğmuş. Yemeği içindeki yağa atıp karıştırarak pişirmeye yarayan tava benzeri kaplar kullanılmadan önce yiyecekler odun ateşi üzerinde pişiriliyormuş. Nüfus çoğaldıkça artan yiyecek ihtiyacından dolayı ormanlar kesilip tarlalar açıldıkça bu sefer de odun, yani yakacak sıkıntısı başlamış. Zamanla etleri ve sebzeleri çok küçük parçalara bölüp, yağ içinde karıştırarak kızartmanın hem süratli pişmeyi hem de odundan tasarrufu sağladığını görmüşler. O zamanlar ağaç sıkıntısı nedeniyle, yemek masası kullanmak zenginlere mahsus bir lüks olduğundan insanlar bir elleri ile yiyecek veya pirinç tabağını tutuyor, yemek yemek için de sadece diğer ellerini kullanabiliyorlarmış. Çinlilerin yemeklerinin bol soslu olduğunu söylemeye gerek yok. Yerken çubukları kullanmak, her şeyi tek elle yemek zorunda olan Çinlilerin bütün parmaklarının kirlenmesi sorununu çözdüğü için hızla yayılmış. O zamanlar çubukların çok azı ağaçtan, çoğunluğu fildişi ve kemiktenmiş.
Şimdi artık ne metal ne de ağaç kıtlığı var. Zaten onların yerini sentetik malzemeler çoktan almış durumda. Ne var ki bırakın Çin'i, diğer ülkelerdeki bir çok insan bile bir Çin lokantası bulup, çubuklarla yemeğe uğraşıp, Çin imparatorunun veya odun yokluğunun yarattığı eziyete seve seve katlanıyorlar.

Kuyruklu Yıldızların Niçin Kuyrukları Var

Kuyruklu yıldızların diğer gökcisimlerinden farklı ve gizemli şekilleri, aniden ortaya çıkıp bir süre sonra yok olmaları, onların tarih boyunca insanlar tarafından Tanrıların habercileri olarak algılanmalarına yol açmıştır. Onların ölüm ve felaket habercileri olduklarına, kuraklık, sel, açlık gibi büyük doğal afetlerin ve salgın hastalıkların hatta her iki dünya savaşının da o sıralarda görülen kuyruklu yıldızlardan kaynaklandığına inanılmıştır. Milattan önce 43 yılında Sezar'ın ölümünden sonra çok parlak bir kuyruklu yıldız görüldü ve onun Roma imparatorunun göğe yükselen ruhu olduğuna inanıldı. Böylece kuyruklu yıldızlardan ünlü kişilerin ölüm haberlerini almak gibi bir boş inanç daha yerleşti.
Bilim insanları Güneş sistemimizden çok uzakta ama yine Güneş çekimine bağlı olarak bir yörüngede dönen, her birinin kütlesi ve boyutu dünyamızdan çok az olan kirli kar topu şeklinde milyarlarca kuyruklu yıldız olduğuna inanıyorlar.
Bu görüşe göre başlangıçta görkemli kuyrukları olmayan bu gök cisimlerinden bazıları sistem içindeki karşılıklı çekim güçleri nedeni ile Güneş'e doğru hareket etmeye başlıyorlar.
Güneş'e yaklaştıkça, dış katmanlarında donmuş halde bulunan uçucu gazlar (karbondioksit, su, metan amonyum, vb.) hızla buharlaşmaya başlıyor. Güneş'e yaklaştıkça cismin etrafını gaz bulutu olarak sarıyorlar.
Güneş yüzeyinde devamlı patlamalar olduğundan ve uzaya büyük hızlarla gaz bulutları fırlatıldığından, cisim Güneş'e iyice yaklaştığında bunların etki alanına giriyor ve etrafındaki gaz bulutu Güneş'in tersi yöne doğru savrularak bir kuyruk görünümünü oluşturuyor. Bu nedenle kuyruklu yıldızların kuyruklarının yönleri hep Güneş yönünün ters tarafındadır.
Kuyruklu yıldızın kuyruğunun parlaklığına Güneş ışınlarının, gaz bulutu ve parçacıklardan yansımaları neden olur. Aslında büyüklüklerine bağlı olarak kuyruklu yıldızlar kuyruklarından sürekli madde kaybederler. Sonunda gök taşları haline gelen kuyruklu yıldız kalıntıları, dünya yakınından geçerken bize akan yıldız yağmurları olarak görünürler.
Eğer dünyamız bir kuyruklu yıldızın kuyruğu içinden geçerse ne olur? Bu, korkulacak bir şey değildir. Çünkü kuyruklu yıldızların kuyrukları yoğun değildir ve dünyanın bu kuyruk içinden geçmesi ona hiçbir şekilde etkide bulunmaz. Nitekim Halley kuyruklu yıldızı 1910'da geldiğinde, Dünya onun kuyruğunun içinden geçmişti ve bunun yeryüzüne bir zararı olmamıştı. Zamanımızda kuyruklu yıldızların normal gök cisimleri oldukları biliniyor. Bunlar çok büyük hacimli kuyruklarından dolayı korkutucu görünen aslında küçük ve hafif cisimlerdir. 12. yüzyılın ortalarından itibaren bilimin bunların yapılan ve ne olduklarını çözmeye başlamasından sonra halkın peşin hükümleri ve korkuları kaybolmaya başlamıştır.

Sinekler ve Böcekler Ölünce Neden Sırtüstü Dönüyorlar

Bir böcek öldüğünde, fizik kurallarına göre, vücudunun en ağır bölgesi yere ilk çarpacak şekilde düşer. Çünkü bacaklar, vücudun ve kanatların ağırlığını taşıyamaz ve bu nedenle de ters dönerler. Bu bölge, çoğunlukla da vücutta yüzey hacmi en geniş olan bölge olduğu için, böcek düştüğü şekilde kalır. Vücut yüksekliği genişliğinden daha fazla olan böceklerse, öldükleri zaman, yan olarak düşerler.

Göz Aldanması Nedir

Belirli bazı şekiller bize gerçekte olduklarından başka türlü görünürler. Cisimleri olduğundan büyük yada küçük,doğru çizgileri eğriymiş gibi görürüz. Bu durum "göz aldanması" diye tanımlanır. Ancak,burada gözün gerçekten aldanması, yanlış görmesi sözkonusu değildir. Göz görüntüyü hiç bozmaksızın görür, beyne öylece iletir. Fakat beyin o cismi, o şekli olduğu gibi değil,nasıl olmasını kabulleniyor, nasıl uygun buluyorsa öylece ifade eder. Burada, görülen şeyin daha önce görülmüş olan benzerlerinin ve görülüş şeklinin etkisi vardır. Dümdüz, uzun bir yola baktığımız zaman,yol çok ilerde daralıyormuş gibi görünür. Ağaçlar, telgraf direkleri,yapılar, kendilerinden uzaklaştıkça küçülüyormuş gibi görünürler. Aynı büyüklükte,fakat biri beyaz,öteki koyu renk iki yapıya baktığımızda,beyaz yapıyı daha büyükmüş gibi görürüz. Uzunlamasına çizgili elbise giyen bir kimse, enlemesine çizgili kumaştan bir elbise giydiği zamandan daha zayıf ve uzun boyluymuş gibi görünür. Bunların hepsi göz aldanmasıdır. Gerçekte göz her şeyi olduğu gibi görmektedir. Ancak ,beyin "izlenimler-intibalar" halindeki bu aldanmayı doğurur .Sözgelimi, tepedeki dolunay uzaktaki görünüşünden daha küçüktür. Her iki durumda fotoğrafı çekilecek olursa, büyüklüklerinin hiç farketmediği açığa çıkacaktır. Burada,beyin bilinçaltı bir müdahaleyle yanılmaya sebep olmuştur.
Tepesi sivri direklerin küt başlı direklerden daha yüksek, dikey çizgili duvar kağıtlarının tavanı olduğundan yüksek, yatay çizgili duvar kağıtlarının ise daha alçak göstermesi hep aynı müdahalenin, yani beyin tarafından müdahale edilmiş izlenimlerin sonucudur. Göz aldanmasının değişik bir şekli, güneşin ortalığı yakıp kavurduğu kum çöllerindeki serap davıdır. Ancak,burada fiziksel bir olay da işe karışmıştır. Serapın fotoğrafı çekilebilir ve bunun ışık kırılmasından meydana geldiği görülür. Büyüteçler ve düz aynalarda gördüğümüz görüntüler bir bakıma göz aldanması diye kabul edilebilir.Çünkü görüntüler, gerçekte görüldükleri yerde değildir.
Bütün bunlardan kolayca anlaşılacağı gibi, göz aldanmaları tamamen normaldir. Gözünde hiç bozukluk olmayan kimseler de göz aldanmalarına uğrayabilir. Bundan endişelenmek için bir sebep yoktur. Derinlik boyutu, göz aldanmalarında en büyük rolü oynayan etkendir. Ressanilar, göz aldanmasından büyük ölçüde yararlanırlar. Perspektif,yani eşyayı, cisimleri sabit bir noktaya göre uzaklıklarını,duruş farklarını belirtecek, canlandıracak düzenle resmetmek, bizden uzaklaşan şeylerin küçük görünmesi halini en açık şekilde verir. Göz aldanması da bir bakıma bu yöntemle yakından ilgilidir.

Fotoğraflarda Neden Gözlerimiz Kırmızı Çıkar

Geceleri flaşla çekilen fotoğroflarda genellikle gözler kırmızı çıkar. Peki fotoğraftaki güzelliği bozan bu olay nasıl olur? Niçin her zaman olmaz? Niçin gündüzleri flaşla çekilen fotoğraflarda olmaz?
Gözümüz iç içe geçmiş üç tabakadan oluşur. En dışarıdaki gözümüzü koruyan ve göz akı da denilen sert tabakadır. İkincisi, kan damarlarından meydana gelmiş ve ortasında göz bebeğinin bulunduğu damar tabakadır. Bu damarlar sayesinde fazla ışıkta göz bebeğimiz küçülür, karanlıkta ise daha çok ışık alabilmek için büyür ama bu hareketi oldukça yavaş yapar. Üçüncü tabakada retina adı verilen, ışığa duyarlı kılcal damar ağlarından oluşan ağ tabakasıdır.
Köpek, kedi, geyik, karaca gibi hayvanların gözlerinin arkasında, yani retinalarında ayna gibi, yansıtıcı özel bir tabaka vardır. Eğer karanlıkta gözlerine el lambası veya araba farı gibi bir ışık tutarsanz, bu ışık gözlerinin içinden yansır ve gözleri karanlıkta pırıl pırıl parlar. İnsanların gözlerinin retinasında ise böyle bir yansıtıcı tabaka yoktur.
Fotoğraf makinesinin flaşı çok kısa bir zamanda çok kuvvetli bir ışık verir. Gözbebeğimiz ise bu kadar kısa zamanda küçülmeye fırsat bulamaz. Işık doğrudan retinaya ulaşır ve oradan da doğrudan kılcal damarların görüntüsü yansır. İşte flaşla çekilen fotoğraflarda görülen bu kırmızılık retina tabakasındaki kılcal damarların görüntüsüdür.
Günümüzde, birçok fotoğraf makinesinde, gözün bu kırmızı görüntüsünü azaltacak önlemler alınmıştır. Bu makinelerde flaş iki kere çakar. Birinci çakış resim çekilmeden az önce olur ve gözbebeğinin küçülerek gözdeki yansımayı azaltmasına zaman tanır. İkincisi de tam fotoğraf çekilirken olur ki, gözbebeği olması gereken durumu almıştır zaten. Başka bir önlem de odadaki bütün ışıkları açarak gözbebeğinin önceden küçülmesini sağlamaktır.
Geceleri flaşlı fotoğraflarda, gözlerin kırmızı çıkmasının önlenmesinin bir yolu da flaşı objektiften olabildiğince uzak tutmaktır. Günümüzde fotoğraf makineleri o kadar küçülmüştür ki, flaş makinesinin bünyesinde ve objektife birkaç santim mesafededir. Flaşın ışığı göze gelip yansıyarak geri döndüğünde doğrudan objektife gelir. Gündüzleri ise gözümüze dışarıdan, her yönden ışık geldiği için, flaşın ışığı bunların arasında daha az oranda gözümüze girer ve kırmızı göz olayı yaratmaz.

Hibrid Otomobil Nedir

Hibrid (Hybrid) otomobil elektrik ve benzin motorunun bir arada olduğu sisteme denir. Hibrid otolar elektrik motoru sayesinde çevre dostu olduğu için günümüz şartlarında çok büyük önem arz etmektedir.
Küresel ısınmaya somut çözümlerden biri olan Hibrid otolar gün geçtikçe piyasadaki pazar payını da attırıyor. Hatta Honda ve Toyoto gibi dev firmalar hibrid otomobillerde seri üretime başladılar bile.
Hibrid otomobillerin çalışma prensibi ise şöyle. Otomobil benzinli motoru sadece arabanın kalkışında ve yüksek hızda kullanıyor. Yani 0-12km/s ve 80 km/s üstü hızlarda araba benzinli motoru kullanırken 12 ile 80 km/s 'lik dilimde ise elektrikli motoru kullanıyor.
Elektrik motoru kullanacağı elektiriği de benzin motoru çalıştığı zamanlarda ya da frenleme sırasında şarj oluyor. Yani ekstradan bir şarja ihtiyaç duymuyor.
Ayrıca Çevre Bakanlığı'ndan da hibrid otolara destek geldi. Motor oranlarında ve emisyon ölçümünde düşük oranı veren arabaların araç vergisinin daha düşük alacağının çalışması başlamış. Hibrid otomobiller de bu kapsam da bu vergiden yararlanabilecekler.

Kar Yağdığında Hava Isınır mı

Kış aylarında güneş ışınları çok güçlü olmadığı için, bulutların bulundukları yüksekliklerde hava sıcaklığı çok düşük olunca, yükselen su buharı, sublime denilen şekilde sıvı hale geçmeden, bu aşamayı atlayarak doğrudan buz kristali haline dönüşür. 0. l milimetre çapındaki buz kristalleri birbirlerine yapışarak kar tanelerini oluştururlar.
Eğer bulut ile yer arasındaki hava sıcaksa bu kar taneleri yere düşene kadar yağmur tanesi haline dönüşebilirler, ama soğuksa yere kadar kar tanesi olarak inmeyi başarabilirler. Hafiflikleri nedeniyle yere o kadar yavaş inerler ki 3000 metreden inmeleri 2 saat alabilir. Bazen bulutun altındaki sıcaklık öyledir ki, bir kısmı kar, bir kısmı yağmur damlası halinde düşerler, biz buna 'sulu sepken' diyoruz. Yani yağmur veya kar yağmasını belirleyen ana unsur, bulut ile yer arasındaki hava sıcaklığıdır.
Genel kanının aksine kar yağması havayı ısıtmaz, aksine ısınan hava karın yağmasına sebep olur. Çok soğuk havanın içine su alma kapasitesi daha azdır. İçine alamadığı su ya 'don' şeklinde yeryüzünde kalır ya da 'kırağı' oluşur. Bu şartlarda kar kesinlikle oluşamaz. Hava 3 derece gibi biraz ısınınca, su buharı yeryüzünden yükselebilir, çok yüksekliklerdeki soğuk hava tabakalarına ulaşabilir ve kar yağışı meydana gelebilir. Biz de sanki kar yağdığı için hava ısınmış gibi algılarız.
Kar tanesinin oluşumu hakikaten bir tabiat mucizesidir. Gerçi bazı kayak merkezlerinde, kar yağışı yetersiz olduğu zamanlarda suni kar üretiliyor ama bu görüldüğü kadar kolay değil. Doğal kar tanelerinin ortasında çekirdek olarak toz parçacıklarının olduğunu biliyoruz. Eğer bunlar olmazsa saf su -40 derecede bile kristalleşemiyor.
İlk olarak 1975 yılında Berkeley, California Üniversitesinden Prof. Steve Lindow 'snomax' denilen bir proteini toz parçacıkları yerine kullanarak suni kar üretmeyi başardı. Bu madde sayesinde daha hafif ve kuru kar tanelerinin üretilmesi sağlandı ve Norveç'te yapılan 1994 kış olimpiyatlarında çok yaygın olarak kullanıldı.
Kar kristalleri altıgen bir şekil içindedirler. Her bir koldan 3 ve 12'li kollar çıkar. Bu dizilişin sebebinin oksijen atomlarının diziliş şekli olduğu sanılıyor.
Dolu yağışı daha ziyade ılıman iklimlerde ve bahar aylarında görülür. Isınan hava ile yükselen su buharı, hava akımları ile daha da yükselerek 12.000 metre civarında -50 derece hava sıcaklığında buz kristallerine dönüşür. Buradaki güçlü hava akımları ile bu buz kristalleri de birleşerek buz tanelerini oluşturur.
Bu buz taneleri ağırlıkları nedeni ile o kadar hızlı düşerler ki bulut ile yer arasındaki sıcaklık ne olursa olsun eriyecek zaman bulamazlar. Çapı 5 milimetreden büyük dolular halinde yeryüzüne ulaşırlar. Aslında tüm bu şartların oluşması çok enderdir ve bu nedenle dolu yağışı hem çok az görülür, hem de çok kısa sürer.

Fosfor Neden Parlar

Fosfor insanın ve bütün hayvanların dokularında 'kalsiyum fosfat' biçiminde, doğada ise fosfat mineralleri halinde oldukça yaygın olarak bulunur. Doğada en çok bulunan şekli beyaz fosfor olup 44 derecede erir, karanlıkta ışır ama havayla temas edince tutuşur, beyaz dumanlar çıkararak yanar, üstelik çok da zehirlidir.
Fosfor 1669 yılında H. Brand tarafından insan idrarının ısıtılmasıyla hazırlanmış, ilk defa karanlıkta parlayan bir bileşik elde edilmiştir. Bu ilgi çekici olay, bir süre sonra, formülünü satın alan Krafft tarafından dünyaya tanıtılmaya başlanmıştır.
Fosfor ışıma teriminin kaynağı karanlıkta ışıldayan beyaz fosfordur. Isı yaymaksızın ışık verme özelliği fosfordan başka maddelerde ve bazı canlılarda da görülür ama bu maddelerin bilinen ilk örneği fosfor olduğu için bileşiminde fosfor bulunmasa da karanlıkta ışıldayan bütün maddelere fosforlu deme alışkanlığı yerleşmiştir.
Ateş böceklerinin ve bazı balıkların ışıması, gövdelerindeki özel ışık organlarında bulunan moleküllerin kimyasal değişime uğramaları, yakamoz denilen deniz suyunun parlaması da yine sudaki bazı enzimlerin kimyasal tepkimeleri sonucunda oluşurlar. Bu ışıkların fosfor ışıma ile bir alakalan yoktur. Bunlar biyolojik ışımalardır.
Normal olarak bir atomda elektronlar en düşük enerji seviyesinde bulunurlar. Cisme kuvvetli bir ışık vurduğunda, elektronlar ışıktaki fotonları emerek uyarılırlar ve enerjileri artarak daha dıştaki yörüngelere sıçrarlar. Işığa karşı olan bu reaksiyon, cisimde anında aydınlanma veya ısınma şeklinde görülür. Böylece elektronlar üzerlerindeki enerjiyi tekrar verip başlangıçtaki düşük enerji seviyeli konumlarına dönmeye çalışırlar.
Çok özel bir iki atom türünde, elektronların bu ilk konumlarına dönme, dönerken de enerji verme ve ışık saçma olayı genel fizik kurallarına pek de uymayan bir şekilde dakikalar, saatler hatta günler sonra olabilir. Fosforlu diye nitelendirilen bu cisimler ışık veren kaynağın yok olmasından sonra da elektronları geri dönüş yolculuklarına ve bu sürede üzerlerindeki enerjileri ışık olarak vermeye devam ettikleri sürede parlamayı sürdürürler. Elektronların orijinal konumlarına olan dönüş yolculukları tamamlanınca parlama da sona erer.
Kalsiyum, baryum ve çinko sülfürler en iyi bilinen fosforlu maddelerdir. Saatlerdeki rakamların, akrep ve yelkovanın, bazı oyuncakların karanlıkta görünmelerini sağlayan fosforlu boyaların yapımlarında genellikle çinko sülfür kullanılır. Çinko sülfür laboratuarda kolayca elde edilebilir. Başka maddelerle karıştırılmadığı vakit fosforlu maddelerin ışığı uçuk mavi renktedir. Değişik flüoresan boyalarla karıştırılarak parlak yeşil ve kırmızı renkler elde edilir.

Ateşimiz Yükseldiğinde Neden Üşür ve Titreriz

Ateşimizin yükselmesi, hipotalamusta bulunan bedenimizin iç termostadının sıcaklığının yükselmesi ile gerçekleşir. Fazla egzersiz yaptığınızda ya da sıcak bir günde vücut sıcaklığınız yükselebilir ama iç termostatt a bir ısı değişimi olmaz, yaklaşık 36.8°C’de sabir kalır. Kendinizi sıcaklamış hissettiğinizde hipatolamus bunu terleyerek ya da deriye kan pompalayarak düzeltmeye çalışır. Tüm bunların yanında ateşlendiğinizde termostaddaki ısı da artar. Bu da beden sıcaklığımızın 36.8°C’nin altına düştüğü anlamına gelir, siz de üşür ve beden ısınızı arttırmak için titrersiniz. Daha yüksek vücut ısısı akyuvar sayısını arttırıp, bakterilerin tekrar oluşumunu yavaşlattığı için mikroplarla savaşta yardımcı olabilir.

dj akman gitme video klip

>

dj akman alooo

dj akman lady

dj akman beddua

dj akman

dj akman bir fidan gibi

eva mendes

seksi kadın eva mendes

tüm dünya çocukları

KOMİK VİDEO

Türk Milli Futbol Takımı - Euro 2008

Yegane - Yarali Yürek 2009

Aşk-ı Memnu 27. Bölüm Fragmani 2 Nisan 2009

Canli Yayinda Ugur Dundar Isyan Ediyor 2

Helikopter Enkazi Bulundu Son Dakika muhabir kayip 5 olu

Yusuf Güney'in Turkiyede yayinlanmayan Klibi Mavi Seker Hintce Klip

Murat Boz Ben Aslinda 2009

Yazıcıoğlu'nu taşıyan helikopterin enkaz görüntüleri Kaza yeri

Nisan Sakalari Yarin 1 Nisan Sakali Gunler

Volkan - Birakma Beni 2009 Yeni

Musa Haberin olsun 2009 Yeni

Murat Yepyeni Klip 2009 Baba Ocagi

Kolera Beslenme Çantam 2009

Hadise Yedigun Reklami Yep Yeni

Hadise - A Good Kiss 2009

4 Yüz - Masum Değiliz

Funda Arar - Senden Öğrendim 2009

Harika Yeni bir ses 2009 siir Mutlaka izle

Gülben Ergen Çilekli 2009 Uzun Yol Şarkıları Çıkacak Albümünden

Beyaz Show Sila & Keremcem Duet 3. Nisan 2009. 13. Kısım Son

Sila Sevismeden uyumayalim Canli performans Beyaz show 3. Nisan 3. kisim

Varmisin Yokmusun Roberto Carlos 5. Kisim 4 Nisan

Varmisin Yokmusun Roberto Carlos 6. Kisim 4 Nisan

Varmisin Yokmusun Roberto Carlos 6. Kisim 4 Nisan

Varmisin Yokmusun Roberto Carlos 9. Kisim 4 Nisan

Varmisin Yokmusun Roberto Carlos 11. Kisim 4 Nisan

Istanbul Cocuklari Yeni Dizi Fragmani 10 Nisan

Varmisin Yokmusun Roberto Carlos

Varmisin Yokmusun Roberto Carlos

Varmisin Yokmusun Roberto Carlos 1. Kisim 4 Nisan

Kolbasti Sinan Yilmaz KaraDeniz ATeŞi

Ozan - Canima Yetti Yeni Orjinal Klip 2009

Arda Han Vefasiz 2009 Orjinal klip Yeni

Yoncalodi - Hıçkırmalısın Video Klip

Ozan - Canıma Yetti Video Klip

Kazanci Bedih Gazel Fuzili Video

Kazancı Bedih Kınıfır Bedrenk Olur

Belkıs Özener - Sevemedim Karagözlüm

Erkin Koray - Yalnızlar Rıhtımı

Mustafa Kandıralı - Kürdili Hicazkar Saz Semai

Seha Okus - Hasretinle Yandi Gonlum

Mustafa Topaloğlu - Obama Video Klip

Feridun Düzağaç - Hazırcevap


Zirve100 Sayac

blogger templates | Make Money Online